MÜNİF
PAŞA
Osmanlı Devleti’nin son devirlerinde yaşamış devlet adamı,
şâir ve yazar. Babası Antep ulemâsından Abdünnâfî Efendi’dir. 1828’de Antep’de
doğdu. Tahsilini Antep Nûruosmânî Medresesi’nde yaptı. Arapça ve Farsça
öğrendi. Babasıyla birlikte Mısır’a gitti. Kahire Kasr-ı âlî ve Şam Emevîye
medreselerinde yüksek tahsilini tamamladı. Arapça ve Farsçasını, dînî ilimlerle
birlikte husûsî dersler alarak ilerletti. 1851’de Şam (Suriye) eyâleti Meclis-i
kebîr kâtipliği ile me’mûriyet hayâtı başladı.
1852’de İstanbul’a gelip, Bâb-ı
âlî tercüme odasında Arapça ve Farsça mütercimi oldu. Mühtedî Emîn Efendi’den
Fransızca öğrendi. 1854’de Gelibolu Asâkîr-i muavine komisyonu başkâtibi,
ertesi sene de Berlin sefareti ikinci kâtipliğine tâyin edildi. Berlin’de üç
yıl kaldı. Almanca öğrendi ve üniversiteye devam etti. Burada bulunduğu sırada
Avrupaî fikirlerin te’sirinde kaldı. Berlin sefiri Kemâl Paşa’nın vazifeden
alınması üzerine İstanbul’a döndü. Tercüme odasına girerek, bu defa İngilizce
öğrenmeye çalıştı. 1858’de Karadağ sınırı için çalışan hey’ette başkâtiplik
yaptı. 1860’da İstanbul ticâret mahkemesi reis muavini oldu. Cerîde-i
havâdis’de yazılar yazdı. Tercümân-ı Ahvâl gazetesinin rekabeti
üzerine bu gazeteye Rûznâme-i Cerîde-i havadis adı ile her gün iki
sayfa ilâve etti. 1862’de Bâb-ı âlî’de başmütercim oldu. Avrupa’da tahsîl
görmüş bâzı kimseleri etrafında toplayarak İngiltere’deki Royal Society ile
1859’da İskenderiye’de açılan Mısır Enstitüsü’nü örnek alarak Cemiyet-i
İlmiye-i Osmaniye adıyla bir cemiyet kurdu. Mecmûa-ı fünûn dergisini
çıkardı.
Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye’nin yayın organı olarak
çıkarılan Mecmûa-ı fünûn Türkçe basılan ilk dergi olup, ilk sayısı
Temmuz 1862’de çıktı. Dergi, birinci ve ikinci yıllar on ikişer sayı olarak
yayınlandı. 1864’de çıkan büyük kolera salgını yüzünden yayını durdurdu.
1866’da yeniden yayına başladıysa da 14 sayı çıktıktan sonra, 1867 Haziran’ında
yayımına son verildi. Münif Paşa, 1883 yılında yeniden yayınlamaya başladı ise
de, kısa bir müddet içinde tekrar kapandı.
Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye’de yaptığı bir konuşmada
alfabede reform mes’elesini ortaya atan Münif Efendi, ıslâh edilmiş bir Arapça
matbaa yazısı kullanılmasını teklif etti. Bu faaliyetleri ile şöhreti
fazlalaştı. O yıllarda sadrâzam olan Avrupa hayranı Âlî, Keçecizâde Fuâd ve
Mütercim Rüşdî paşalar tarafından destek gördü. 1867’de zaptiye müsteşarlığına,
bir yıl sonra Dîvân-ı temyiz reisliğine getirildi. 1869’da vazifeden alındı.
Aynı yıl Meclis-i maârif reisi oldu. Eğitimde köklü değişiklikler yapmak istedi,
fakat meclisi ikna edemedi. Kendi tâbiri ile maârifi değil, maârif meclisi
resmî kâğıtlarının başlığını bile değiştirmeye muvaffak olamadan 1872’de Tahran
sefaretine tâyin edildi. 1877’de Maârif nâzırı oldu. Bu sırada Dans mektebi
açılmasını teklif etti. Daha sonra Ticâret nâzırlığına geçti. Üç ay sonra da
vazifeden azledildi. 1878’de ikinci defa Maârif nâzırı oldu. 1879’da vezirlik
rütbesi verildi. 1880’de nâzırlıktan ayrıldı. Bir müddet açıkta kaldıktan
sonra, Meclis-i sıhhiye reisliğine getirildi. 1884’de üçüncü defa Maârif nâzırı
oldu. 1892’de azledildi. 1896’da İran şahı Nâsırüddîn’in ellinci cülûs yılını
tebrik için Tahran’a gönderildi. Az sonra ikinci defa Tahran büyükelçisi oldu.
Kızının ölümü üzerine emekliliğini isteyerek İstanbul’a döndü. Mekteb-i
hukûk’da; Hikmet-i hukuk, Edebiyat, İlm-i Servet gibi dersler okuttu. 1910
yılında İstanbul Erenköy’de öldü. Sahrâ-yı Cedîd mezarlığına defnedildi.
Tanzîmât sadrâzamlarından Alî Paşa ile yakın münâsebeti
bulunan Münif Paşa, bu sebeple, Alî Paşa’nın hasımlarının hücumuna mâruz
kalmıştır. Kendisi mason olup, devamlı olarak Avrupaî tarzda yenileşme
fikirlerini savunmuştur. Filozof tabiatlı, eskileri ve kendi devrindeki
ricalden kimseyi beğenmeyen, kendisine ve bilgisine fazla güvenen Münif Paşa,
maârifle ilgili birtakım yenilikler yapmak istemiş, bâzılarını gerçekleştirmiş
ise de, millî bünyemize uymadığı için pek çoğunu tahakkuk ettirememiştir.
Zamanın siyâsî hareketlerine doğrudan katılmamış, rejim değişikliğinden ziyâde;
gazete, mecmua, kitap, mektep yolu ile Avrupalılaşmak gerektiğini savunmuştur.
Maârifdeki vazifeleri sırasında kitap yayımını ve mecmuaları himaye etmiştir.
Bâyezîd Kütüphânesi’nin açılışında ve dârülmualimînin gelişmesinde gayret sarf
etti. Batı kültürünün memlekete sokulmasında teşvîk olması için, batı
dillerinin yaygınlık kazanmasına çalıştı. Bildiği batı dilleri ile batıdan
öğrendiği bilgileri memlekette yaymak için yazıp çizdi. Zamanına göre sâde bir
üslûbla yazılar yazmış olan Münif Paşa, şiirle de uğraşmasına rağmen,
şâir olarak tanınmamıştır. Şairliği pek çekici değildir. Gazelleri, nazireleri
kuvvetli sayılmaz. Münif Paşa, gerek gazete ve mecmualarda neşr edilen
yazılarında, gerekse Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun 600. yıl dönümü sebebiyle
söylediği Dâsıtân-ı âl-i Osman adlı eserinde çok sâde ve tabiî
bir Türkçe kullanmıştır. Halk destanlarının klasik on birli vezni yerine halk
şiirinde az kullanılan on’lu vezinle yazdığı Dâsıtân-ı âl-iOsman’da
her dörtlük sonunda kullanılan kâfiye, son asırlarda halk destanlarına
intikal eden ve halk söyleşilerinde sıkça rastlanan dîvân kâfiyesini
kullanmıştır. Her pâdişâh için bir dörtlük ayrılan destanda, zamanının pâdişâhı
olan sultan İkinci Abdulhamîd Han için söylenen kısım daha fazladır.
Münif Paşa’nın hukuk, iktisâd, târih, edebiyat ve başka
sahalara âid 27 eseri vardır. Bunlardan bâzıları yayınlanmamıştır. Fenellon,
Fontelle, Volter gibi kimselerden topladığı diyaloglardan meydana
gelen Muhâverât-ı Hikemiye adlı eserinde; insan, şöhret, ferdî
ihtiras, vatan sevgisi, cemiyet ahlâkı, kadın terbiyesi gibi konularda, o
zamana kadar gelen kendi târih ve kültürümüzden kaynaklanan hâkim görüşler
dışında yeni Avrupaî görüşler ortaya koymuştur.
Basılmış olan eserleri; Dâsitân-ı âl-i Osman, Telhis-i
Hikem-i Hukuk, Târih-i Hükemâ-yı Yunan, İlm-i Sarf ve Nahiv, Medhal-ı ilm-i
Hukuk, Ilm-i Servet, Hikmet-i Hukûk’dur. Basılmayan eserleri
ise, Mecmûa-yı eş’âr, İlm-i Belagat, İran’a giden Ricâl-i Osmaniye
hakkında Ma’Iûmat, İran Rûz-nâmesi’dir. Münif Paşa’ya âid olduğu söylenen ancak
ele geçmeyen 22 adet eser, Osmanlı Müellifleri eserinde sayılmaktadır. Son
asır Türk Şâirleri adlı eserde bâzı fıkraları ile şiirlerinden örneklere
yer verilmiştir.
KAYNAKÇA
1) Osmanlı Müellifleri; cild-2, sh. 240
2) Resimli Türk Edebiyatı; cild-2, sh. 956
3) XIX. Asır Türk Edebiyatı Târihi; sh. 150
4) Modern Türkiye’nin Doğuşu; sh. 422
5) Son Asır Türk Şâirleri; sh. 996
6) Münif Paşa (Hayat Târih Mecmuası, sene-1980, sayı-1); sh.
18
ConversionConversion EmoticonEmoticon