BATTAL
GAZİ (Seyyid)Ömrünü, Bizanslılar ile savaşmakla geçiren bir İslâm
kahramanı. Gazilerin önderi oluşunun yanında, dînine çok bağlı olması, onu daha
da yüceltmiştir. Yenilmezliği, cömertliği ve yardım severliği yüzünden,
nesilden nesile söylene gelmiş, atı ve kılıcı ile de zihinlerde yer tutmuş bir
kahramandır. Türk-İslâm târihinde cihâd ruhunu temsil eden bir kahraman hâline
gelmiş, üstün hâller sahibi bir kimsedir. Bu yüzden, hayâtı menkıbeleşmiştir.
Çeşitli kaynaklara göre, 740 (H. 122) senesinde şehîd oldu. Anadolu’da
Eskişehir’in Seyyidgâzi kazasından başlayarak, Doğu Türkistan’a kadar adına bir
çok yerde türbe ve makamlar yapılmıştır.
Anadolu’da İslâmiyet için canla başla savaşması, İslâm
ruhuna bürünerek onunla şekillenmesi, hayâtının destanlaşmasına sebeb olmuştur.
Anadolu Türklüğünün yanı sıra, bütün Türk dünyâsına Seyyid Battal Gazi
Destanı’nı kazandırmış, böylece Türk kültür târihi içinde müessir bir yer
tutmuştur. Şahıs olarak destanının yanında Türk halk şiirine de geniş bir
şekilde konu teşkil etmiştir. Hacı Bektâş-ı Velî hazretlerinin bile onun
makamını ziyaret ettiği rivayet edilmektedir.
İbn-ül-Esîr, El-Kâmil-fit-Târih adlı eserinde onun
hakkında şöyle demektedir: “Battal Gazi, 740 (H. 122) senesinde Anadolu’da bir
grup mücâhidle birlikte şehîd edildi. İsmi, Abdullah Ebü’l-Hüseyn
el-Antakî’dir. Anadolu’da bir çok gazalar ve akınlar yaptı. Buralarda şan ve
şöhreti yayılıp Bizans halkı arasında müthiş bir korku saldı. Bir gazasında,
girdiği köyde bir kadının ağlayan çocuğuna; “Sus, yoksa seni Battal’a veririm”
dediğini duydu. Çocuk durmayınca kadın, eline alıp; “Al Battal!” dedi. Oradan
geçmekte olan Battal, elini uzatıp çocuğu aldı. Sonra kadına çocuğunu iade
edip; “Biz, Allahü teâlânın rızâsı için O’nun güzel dînini yayarız. Kimseye zulmetmeyiz.
Bilakis, mazlumları, zâlimlerin pençesinden kurtarırız” dedi. Hediyeler verip
kadının korkusunu giderdi.
Battal Gazi, Abdülvehhâb Gazi ile birlikte yıllarca savaştı.
Abdülvehhâb Gâzi’nin vefatından sonra da, Halîfe Abdülmelik, oğlu Mesleme ile birlikte
Battal Gâzi’yi, Anadolu’ya göndererek oğlunu, Cezîre ve Şam’a emir tâyin etti.
Oğluna da Battal Gâzi’yi öncü kuvvetlerin başına geçirmesini emrederek, onun
güvenilir ve ahlâklı bir yiğit olduğunu söyledi. Mesleme, Battal Gâzi’yi on bin
İslâm mücâhidinin başına komutan tâyin etti.
Battal Gazi, bir defasında askerleri ile beraber Bizans
sınırına kadar ilerledi. Sonra da tek başına Anadolu topraklarına girdi.
Günlerce yol aldı. Açlık dayanılmaz hâle geldi. Bir mikdâr bakla yedi. İshal
olup zayıf düştü. Ata binemiyecek durumdaydı. Güçlükle atına binip yularını
serbest bıraktı. Atının boynuna sarılıp, nereye gittiğini bilmez bir hâlde bir
müddet yoluna devam etti. Kendine geldiğinde, bir manastırda olduğunu anladı.
Rahibelerden biri kendisine hizmet edip ilâç içirdi. Battal iyileşti. Üç gün
orada kaldı. Battal Gâzi’nin manastırda olduğunu haber alan bir papaz,
arkadaşları ile onu yakalamak için geldiler. Manastırdan ayrıldığı için
bulamadılar. Battal Gazi onları yolda karşıladı. Papazı öldürdü. Manastırdaki
rahibeleri de onların zulmünden kurtarıp askerlerinin bulunduğu yere götürdü.
Kendisine hizmet eden rahibe ile de evlendi.
Seyyid Battal Gâzi’nin hayat ve hâllerini anlatan
destanlara Battal-nâme ismi verilir. Battal-nâme, islâm ruhu ile
dolu Anadolu Türklerinin târihî temeller üzerine kurulmuş bir eseridir. İslâm
dîninin.’ve medeniyetinin unsurları, açık bir şekilde eserde göze
çarpmaktadır.Battal-nâme’nin esas fikri, tamâmiyle dînîdir. Ayrıca İran
geleneklerine de rastlanmaktadır. Bu ise, mensûb olunan ortak kültürün tabiî
bir neticesidir. Eserin asıl konusu, İslâm-Bizans mücâdelesinden doğmuştur.
Emevî, bilhassa Abbasî ordularında Türklerin oynadığı rol düşünülünce, Bizans
hududlarında ve İslâm ordularında yaşayan Türkler arasında böyle menkıbelerin varlığını
kabul etmek gerekir. Battâl-nâme’de, sınırlı da olsa, eski destan üslûbunu
hatırlatan bâzı yerler vardır. Masal unsurlarının çokluğu, perilerin ve
devlerin bulunuşu, ayrıca halkiyat izlerine çok fazla rastlanması, eserin
gerçek bir halk destanı olduğunu göstermektedir.
Bu destanın, yazılı edebiyata ne zaman ve kimin tarafından
geçirildiği bilinmemektedir. Destan, idealist bir İslâm kahramanının fevkalâde
vak’alarla dolu mâcerâsıdır. Destanda Battal Gazi, din uğruna yalnız Rumlar ve
diğer kâfirlerle değil; sihirbazlar, devler ve cadılarla da çarpışır. Cesaret,
cengâverlik, feragat yönünden eşine az rastlanan bir kahramandır. Attığı ok;
taşı deler, kayaları parçalar, düşmanları perişan eder. Onu, hiç bir düşmanın
kılıcı yaralayamaz. Sesi kuvvetli ve gürdür. Harbte attığı naralardan dağlar
inler, düşmanlar korkularından düşüp bayılırlar. Onun Aşkar Devzâde adlı atı da
kendisi gibi bir kahramandır. Gazalarda eline geçen bütün ganimeti, din uğrunda
çarpışan mücâhidlere dağıtır.
Ayrıca İslâmiyet’i yayma vazifesi de vardır. Düşmanlarını
müslüman olmaya çağırır, kabul etmeyenlerle harb eder.
Manzum ve mensur olarak yirminin üstünde yazması
bulunan Battal-nâme’yi, yerli ve yabancı araştırmacılar çeşitli yönlerden
incelemişlerdir.
ConversionConversion EmoticonEmoticon