M.Ö. 7 yüzyıldan Orta Çağ sonuna kadar, Tuna’dan Doğu Sibirya’ya kadar uzanan sahada oturan muharip
atlı kavimlerin harp taktiği ile askeri
teşkilatlarında, ananevi bir birlik göze çarpar.İskitlerin Darius’a
karşı kullandıkları taktik ile
Partları Romalılara karşı
başvurdukları taktik Attila zamanında Hunların silahlarıyla Avrupa’yı
titretmeye muvaffak oldukları ve nihayet Orhu
Türkleri’nin Hindistan’dan Don Irmağına kadar turan kavimleri ram etmek
için kullandıkları taktik ve Avarların Polonya’da sahip olduklarını gördüğümüz
taktik aynı idi.
Bu büyük türk kavimlerinin yanında daha bir çok Türk boyunun da
aynı taktiğe malik bulunduğunu biliyoruz.Bu atlı kavimler doğuda Çin impartorluğu ,batıda Tuna,güneyde Karadeniz,kafkasya,Hazar
denizi,İran yaylası,Hindista’nın kuzeyi
ve kuzeyde,55.arz derecesine kadar uzanan saha içinde faaliyetlerde bulunmuşlardı.Bu
geniş sahanın merkezi Aral Gölü’ne dökülen
Seyhun ve Ceyhun Irmaklarını suladığı arazi idi.Bu taktik,çoktan beri
bilinen at ile yay gibi iki mühim harp vasıtasının hususi suretle birleştirilmesinden
daha doğrusu ata binmekten ve ok atmaktan ibaret olup aynı zamanda bunları
mükemmel bir hale getirmekten meydana
gelmiştir.Bozkırda yaşayan atlı bir kavimin husisi hayat şartlarının bu
taktikte aksini bulduğunu görüyoruz.Haşin iklim şartlarıve hayatın ağırlığı, bu
kavimleri süratle yer değiştirmeye
zorlamış ve böylece çevikliği dolayısıyla at,onların mevcudiyetlerinin
kaçınılmaz bir faktörü halini almıştır.Bu kavimler,sonsuz bozkır düzlüklerinde
ata binme sanatında mükemmel bir dereceye
ulaşmak ve bu sanatın bütün
inceliklerini öğrenmek fırsatı bulmuşlardı.Bu insanların sadece sert
hayat şartlarına krşı mücadeleleri ile
iş bitmemiş, aynı zamanda yabancılarla da cenk etmek zorunda
kalmışlardır.Kabileler en iyi meralara,yahut en çok balığı bulunan bir ırmağa
sahip olabilmek için birbirleriyle amansız bir mücadele halinde bulunurlar .Bu
insanların silah yolu ile rakiplerini alt edebilmek ve günlük geçimlerini
sağlayabilmek maksadıyla enerjilerinin en mühim kısmını bu harplerde kaybettiği
görülür.Ata binecek ve yay kullanacak
bir çağda çocuğun muharebeye
hazırlanmasına başlanmıştır.Aralıksız devam eden muharebeler,en iyi okul
hizmetini görmüş e böyle bir askeri eğitim ile bunun devamlı talimleri,Türk
atlı kavimlerinin harp taktiklerini mükemmeliyete ulaştırabilmiştir.Harplerde
uzun mesafe muharebeleri için en müsait
silah vasfını kazanan yayı,dört nala ilerleyen atlılar dahi dört nala ilerleyen atlılar dahi maharetle kullanabilirlerdi.Atlılar
arasında muharebelerde uzaklara ulaşabilen bu silah önemli başarılar sağlamış
göğüs göğüse muharebeye yarayan kılıç ve
mızrak gibi silahlara,atlılar fazla rağbet göstermemişlerdir.Bu nedenle atlı
kavimler tarafından çok erkenden yay,asli silah olarak seçilmiş ve bunların
icadı olan taktik de kendilerine diğer
kavimler üzerinde ir üstünlük sağlamıştır.Bu taktiğin esası,süratle
ilerleyen bir at üstünde dahi ,öne,arkaya,yanlara,maharetle ok atmaktan
ibaretti.Bu keyfiyet orduları, muharebede
karşılarına çıkacak yeni bir duruma derhal intibaka müsait kılıyor ve
düşmanları beklenmedik emrivakiler karşısında bırakabiliyordu.Bu taktik ordular
iki esaslı prensip bahşetmekte idi :Bunlardan birisi,düşman ordusu hakkında bir
fikir ve kumandanın niyetlerini anlamak imkanı vermemek idi;bu hal onları
gizliyordu.Diğeri ise,muharebe anında istedikleri yere süratle ulaşabilmeleriydi.Muharebenin
ilk safı,çarpışma başlamdan önce aralarında uzaktan hissedilmeyecek mesafelerle
birbirlerinden ayrılan devamlı bir cephe manzarasını arz ederdi.İkinci ve
üçüncü saflar ise, mümkün olduğu kadar
araziye uydurularak düşmanın gözünden gizlenirdi.Muharebe, düşmanın etrafında
yapılan manevralarla başlar ve bu manevrelar,düşman saflarını bozmak,muharip
sınıfın diğer ağırlıklarla olan temasını
keserek birliği (düzeni) bozmak maksadı güderdi.Cepheden saldırış normal olarak
sani bir şekilde düzenlenen ricatla, neticelenir,sırt çeviren muhacimler düşmandan
saptanmış bir mesafeye kadar uzaklaştıktan sonraikendilerini takip eden
düşmanları üzerine ok yağdırarak onları önceden hazırlanan bir pusunun içine
düşürürlerdi.Bu anda pusuda duran diğer birlikler yandan ve arkadan düşman
üzerine saldırır ve arazinin teşkil
ettiği güçlüklerle bu hücumlar düşmanı sadece durdurmakla kalmaz,onları kuşatır
ve çok kere imha ederdi.Sahte ricatı yapanlar da saptanmış bir mesafeden sonra
düşmanın arkasını sarmaya çalışırlardı.Bu sebeple bu taktik,sadece kaba bir
kuvvet denemesi olmayı kurnazca
meydana getirilmiş bir plana
dayanırdı.Esas prensip,kendi kuvvetlerini mümkün olduğu kadar harcamadan
düşmana çok kayıp verdirekti.İlk tertiplerden
kesin bir başarı kazandıktan sonra ancak nihai bir çatışma göze
alınırdı.Bu özellikleriyle bu muharebe tarzı,tamamıyla Antik ve Cermen muharebe
tarzından ayrılırdı.
KAYNAKÇA:
ŞERİF BAŞTAV ‘ESKİ TÜRKLERDE HARP TAKTİĞİ’ TÜRK KÜLTÜRÜ
S.22,S39.48
ConversionConversion EmoticonEmoticon