AYASOFYA
İstanbul’un fethinden sonra İslâm âleminin en büyük
câmilerinden. İstanbul’un Ulu Câmii durumunda iken 1935 yılı başlarında müze
hâline getirildi.
Fâtih Sultan Mehmed Han tarafından 1453 (H. 857) târihinde
İstanbul feth edilince câmiye çevrildi. Fâtih Sultan Mehmed Han kubbeye kadar
çıkıp, bina ve çevresini harap görüp tamire karar verdi. Burada ilk Cuma
namazını büyük âlim Akşemseddîn kıldırdı. Fâtih Sultan Mehmed Hân Ayasofya’yı
hayrâtının ilk eseri olarak, kıyamete kadar câmi kalmak şartıyla vakf etti.
Câminin yanına da bir medrese yaptırdı. Bu medresede ilk defa büyük âlim Molla
Hüsrev ders okuttu. İlk olarak batıdaki yarım kubbenin yanındaki baskı
kuleciklerinden güneydekinin üstüne ahşap bir minare yapıldı. Bu minare 1574
tarihindeki tamirde kaldırılarak, câminin güneybatı köşesine tuğladan bir
minare yaptırıldı. Fâtih Sultan Mehmed Han’dan sonra pâdişâh olan ikinci
Bâyezîd Han da saray kapısı köşesindeki İkinci minareyi yaptırdı ve Fâtih’in
kurduğu medreseyi genişletti. Kânûnî Sultan Süleymân Han, Budin’in fethinden
sonra oradaki baş kiliseden alınan tunç şamdanlar üzerine manzum birer kitabe
yazdırarak 1526’da mihrabın iki yanına yerleştirdi. Kânûnî Sultan Süleymân
Han’ın oğlu ikinci Sultan Selîm Han da câminin etrafını saran ve yapıya zarar
veren evleri yıktırarak sedlerle tahkim ettirdi ve kuzey tarafına iki minare
yaptırdı.
İkinci Selîm Han’ın vefâtından sonra tahta geçen üçüncü
sultan Murâd Han, dört adet mermer mahfel ile Ayasofya’ya devrinin mührünü
vurdu. Eski devirlere âid iki büyük küpü Bergama’dan, getirterek câminin içine
şadırvan yaptırdı. Birinci Ahmed Han zamanında 1607 (H. 1016)’da mihrab
duvarına Besmele-i şerif çini işlemeli olarak yazıldı.
Dördüncü Murâd Han, taş kürsü ve bir minber yaptırıp
Tenekecizâde İbrâhim Efendi’nin nefis hattı ile yazılmış levhalarla duvarları
süsledi. Birinci Mahmûd Han da Hünkâr mahfelini, câminin yanındaki duvarları,
devrin Kütahya ve İznik çinileriyle kaplı olan kütüphâneyi, şadırvan, mekteb ve
imâret yaptırdı. Üçüncü Ahmed Han da câminin büyük kubbesine asılı olan büyük
top kandili yaptırdı. Ayrıca bu devirde yeni bir hünkâr mahfeli yapıldı.
1809’da sultan İkinci Mahmûd tarafından tamir edilen Ayasofya Câmii kırk yıl
kadar sonra sultan Abdülmecîd Han tarafından 1847 senelerinde tekrar büyük bir
tamir gördü. Vefât eden şeyhülislâm Mekkîzâde Mustafa Efendi’nin devlete kalan
serveti bu işe tahsis edildi. Bugün mevcûd olan ve Mustafa İzzet Efendi’nin
hattı olan 7,5 m. çapındaki lafzatullah, Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi
ve sellem ve dört halîfesinin ism-i şerifleri yazılı olan yuvarlak levhalar
asıldı. Sultan üçüncü Ahmed Han tarafından yaptırılan hünkâr mahfeli bu tamir
esnasında kaldırıldı. Pâdişâhın câmiye gelişinde istirahat etmesi ve bâzı
kabuller yapması için yeni bir kasr-ı hümâyûn ile bir hünkâr mahfeli, avlu
kapısı yanına muvakkithâne yapıldı ve avluyu çeviren duvar yenilendi. 1894
depreminde zarar gören Ayasofya Câmiinde büyük çatlaklar belirdi ve geniş
mozayik satıhları sıva ile birlikte döküldü. Meşrûtiyet yıllarında Marangoni,
Jackson, Propper, Prost gibi batılı mîmarlara durumu incelettirildi ve tamiri
için mîmar Kemâleddîn Bey nezâretinde hazırlıklara girişildi. Ayasofya, Birinci
dünyâ harbini müteâkib İstanbul’un itilâf devletleri tarafından işgali sırasında
rumlar tarafından ele geçirilmek istendi. Osmanoğullarından son halîfe
Abdülmecîd Efendi, 1923 yılı Ramazanının Kadir gecesinde bu câmide ibâdet etti.
Cumhuriyet devrine câmi olarak intikâl eden Ayasofya, 1926 yılında ufak bir
tamir gördü.
1935 yılının başından itibaren, İsmet İnönü hükümeti
kararıyla câmi olmaktan çıkarılıp müze hâline çevrilen Ayasofya, Müzeler Genel
Müdürlüğüne bağlandı.
Câmi olduğu müddet içinde Ayasofya’da Ramazan aylarında
bilhassa teravih namazında çok kalabalık bir cemâat toplanırdı. Pâdişâhın
katıldığı Kadr geceleri ve Bayram namazlarında muhteşem bir manzara arz ederdi.
Osmanlı hükümdarları Ayasofya’nın bakımına ve câmi olarak zenginleşmesine îtinâ
gösterdikleri gibi, yardımsever müslümanlar da bu iş için vakıflar
kurdurmuşlardı.
Mimarlar tarafından yapılan Ayasofya’nın asıl binası, kareye
yakın dikdörtgen biçimindedir. Bu alanın üzerini 24,3 metre yükseklikte ve 33
metre çapında bir kubbe örtmektedir. Kubbede 40 pencere mevcûddur. Bu büyük
kubbeyi taşıyan fil ayakları birbirleriyle bitiştikleri yerlerde pandantif
yaparak kubbeye bitişirler. Aynı zamanda büyük kubbenin basıncını doğu ve
batıdaki yarım kubbeler taşırlar. Binanın ağırlığını taşıyan sütunların sayısı
107 tane olup, 40’ı aşağıda 67 tanesi ise yukarıdadır. Fâtih Sultan Mehmed Han
tarafından doğusuna istinat duvarı ve tuğla minare yaptırıldı. Daha sonraki
pâdişâhlar zamanında yaptırılan üç minare de Mîmar Sinân’ın eseridir.
kAYNAKÇA
1) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; sh. 1060
2) Kâmûs-ül-a’lâm; cild-1, sh. 506
3) Hadîkat-ülcevâmî’; cild-1, sh. 3
4) Ayasofya I, Bizans Devri ve Mîmârisi; (S. Eyice,
İstanhul-1984)
5) Ayasofya ve Târihi (A. Sâmi Boyar; İstanbul-1943)
6) Ayasofya 3. Türk Devri, (S. Eyice, İstanbul-1986)
7) Sancta Sophia’s First Minâret Erectet After The
Concuest. (W. Emerson, R. Van, Nice, American Journal of Archaeology- 1943)
8) Rehber Ansiklopedisi; cild-2, sh. 121
ConversionConversion EmoticonEmoticon