PATRONA
İSYÂNI
Târihte Lâle devri olarak bilinen döneme son veren isyân
hareketi. Patrona ihtilâlini hazırlayan çeşitli; siyâsî, ekonomik, sosyal ve
idâri sebepler vardır. Merkezde sadrâzam Nevşehirli Dâmâd İbrâhim Paşa’ya karşı
olan devlet adamları, bilhassa devlet içerisinde yapılan idarî ve sosyal
ıslâhatların askerî teşkîlât içerisinde de yapılacağını öne sürerek, yeniçeri
ocağını isyâna teşvik ediyorlardı. Bu arada uzun süren ve Lâle devri denilen
sulh devresinde İstanbul’u güzelleştirmek amacı ile girişilen saray, konak,
yalı ve bahçe gibi inşâatları da, lüks ve israftan sayarak halkı kışkırtmaktan
geri durmuyorlardı.
Son olarak 1723 İran seferinin başlangıçta muvaffakiyetli
netîceler alınmasına rağmen, sonradan Osmanlı Devleti aleyhine dönmesi ve
bozgun haberlerinin İstanbul’a gelmesi üzerine, yeniçeriler ile birlikte
İstanbul halkı ve esnafının da İbrâhim Paşa idaresine karşı hoşnutsuzluk
belirtmeleri, isyân için fırsat kollayanları harekete geçirdi. Bunların
başında, Patrona lakabıyla tanınan ve o târihe kadar ufak tefek
disiplinsizlikleri yanında. Niş ve Vidin’de meydana gelen yeniçeri
ayaklanmalarına katılarak dâima menfî davranışlarda bulunan ve kapdân-ı derya
Abdi Paşa’nın tavassutuyla idamdan kurtulan, Halil adında bir serseri
gelmekteydi. Patrona Halîl, etrafında topladığı İstanbul’daki gayr-i Türk
serseri takımından meydana gelen avânesi ile isyân hazırlıklarına başladı. Bu
arada sultan üçüncü Ahmed Han, bizzat İran seferine çıkmak üzere Üsküdar’a
geçmiş bulunuyordu.
Nitekim Pâdişâh’ın İstanbul’dan ayrılmasını fırsat bilen
Patrona Halîl; Muslu Paşa, Ali Usta, Kara Yılan, Emir Ali, Çınar Ahmed, Oduncu
Mehmed, Laz Mustafa, Turşucu İsmail, Gavur Ali, Ciğerci Ramazan gibi âsîlerle
28 Eylül 1730 Perşembe günü isyân etti. İsyanı Bâyezîd’de başlatan âsîler,
esnafdan, dükkânlarını kapayıp kendilerine katılmalarını istediler. Patrona
Halîl, daha sonra bir mikdâr âsiyle Ağa kapısına gitti. Yeniçeri ağası Hasan
Ağa, üç yüz kişi ile karşı koydu ise de tutunamayıp geri çekildi. Yeniçeri
ağasının geri çekilmesi, âsîleri cesaretlendirdi ve Ağa kapısındaki ve başka
hapishanelerdeki mahkûmları serbest bırakıp, kendilerine kattılar. Sipâhî
çarşısı ve Bit pazarında buldukları silâhları yağma ederek, Saraçhane’yi
kapattılar.
İstanbul kaymakamı Mustafa Paşa, isyânı haber alır almaz,
hâdiselerden Pâdişâh’ı haberdâr etti. Sultan Ahmed Han ve devlet adamları
İstanbul’a geldiler ise de, Lâle devrinin sulh, sükûn ve huzuruna alışan devlet
adamlarının isyânı bastırmak için uzun müzâkereler ile vakit geçirmeleri,
âsîlerin iyice kuvvetlenmesine sebeb oldu. Asîler ikinci gün bir liste yapıp
kırk bir kişinin kendilerine teslim edilmesini istediler. Listede; sadrâzam
Dâmâd İbrâhim Paşa, kapdân-ı derya ve İstanbul kaymakamı Mustafa Paşa, sadâret
kethüdası Mehmed Paşa, şeyhülislâm Abdullah Efendi ile otuz yedi kişinin
isimleri vardır. Sultan Ahmed Han, âsîlerin istediği şahısları vazifeden alıp,
İstanbul’dan uzaklaştırarak, hâdiselerin önüne geçmek istedi. Vezirliğe
silâhdâr Mehmed Paşa tâyin edildi. Şeyhülislâmın öldürülmesi dînen caiz
olmadığına dâir ulemânın fetva vermesi üzerine, âsîter şeyhülislâmın
öldürülmesinden vazgeçtiler. Ancak diğer üç vezirin başını istemede ayak
direttiler. Pâdişâh, âsîlerin isteğine baş eğmek mecburiyetinde kaldı. Dâmâd
İbrâhim Paşa, âsîlerin eline geçince, Kaymakam Mustafa ve Mehmed paşalarla
beraber hunharca öldürüldü. Pek çok hayır ve hasenat, şaheser mîmârî ve ilmî
eserlerin bânîsi Nevşehirli Dâmâd İbrâhim Paşa’nın öldürülmesiyle, âsîler daha
da şımararak kendilerince tâyinler yaptırıp gittikçe cesaretlendiler. İlk önce
sadâkatle bağlılıklarını ve Pâdişâh’dan hoşnûd olduklarını bildiren âsîler,
asıl niyetlerini ortaya koyarak sultan üçüncü Ahmed Han’ın hal’ini istemeye
başladılar. Sultan üçüncü Ahmed Han, tahttan çekilmedikçe âsilerin isteklerinin
tükenmeyeceğini anlayınca, isyânın önüne geçmek ümidiyle, kardeşinin oğlu
şehzâde Mahmûd adına saltanattan feragat etti. 1/2 Ekim 1730 gecesi
velîahd-şehzâde Mahmûd, Osmanlı sultânı oldu.
Birinci Mahmûd Han, üçüncü Ahmed Han’ın feragati ve âsîlerin
arzularıyla Osmanlı sultânı olduğu zaman, hâkimiyet tamamen âsilerin elinde
idi. Âsilerin reisi Patrona Halîl ve avânesi devletin önemli mevkilerine kendi
tarafdarlarını getirtmişti. Asîler, istediklerini yapıyorlardı. Sultan Mahmûd,
buna mâni olmak için Patrona Halîl ve adamlarını ortadan kaldırmaya karar
verdi. Asilerin devlet kadrosuna tâyin ettiklerini vazifeden alıp, onları
İstanbul’dan uzaklaştırma çârelerini araştırdı. Birinci Mahmûd Han, âsileri
ortadan kaldırabilecek devlet adamlarını dikkat çekmeden önemli yerlere
getirdi. Sonra Patrona Halil’e Rumeli beylerbeyliği rütbesini verdi ve hil’at
giymek için geldiği Revân köşkünde, on yedinci bölük ağası Halîl Ağa’ya
boğdurttu. Dışarıda bekleyen âsî elebaşları da; “Hil’at giydirilecektir”
denilerek birer birer içeri alındı ve hepsi öldürüldü (15 Kasım 1730). Böylece
İstanbul’da asayişi yeniden te’min eden sultan birinci Mahmûd, devlet
otoritesini kuvvetlendirdi.
KAYNAKÇA
1) Osmanlı Târihi (Prof. İ.H. Uzunçarşılı); cild-4,
bölüm-1, sh. 204
2) Rehber Ansiklopedisi; cild-14, sh. 107
3) Büyük Türkiye Târihi (Y. Öztuna); sh. 294
4) Îzâhlı Osmanlı Kronolojisi (İ. H. Danişmend);
cild-4, sh. 18
5) Osmanlı İmparatorluğu Târihi (Z. Danışman);
cild-10, sh. 239
6) Patrona İsyânı (M. Münir Aktepe); sh. 1
7) Destari Salih Târihi; sh. 1
8) Mir-üt-tevârih; cild-1, sh. 1, 19
ConversionConversion EmoticonEmoticon